-
1 kez
bir kez — а) оди́н раз; б) во-пе́рвых
bir kez daha — ещё [оди́н] раз
yalnız bir kez — то́лько [оди́н] раз
bu kez — на (в) э́тот раз
her kez — ка́ждый раз
-
2 bir
I s1) Eins f\bir olmak sich zusammentun, sich verbünden2) iki/üç/dört günde \bir jeden zweiten/dritten/vierten TagII adj\bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen\bir çırpıda ( fam) auf einen Hieb, auf Anhieb, im Handumdrehen\bir el \bir eli yıkar, iki el \bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere\bir gecelik für eine Nacht\bir musibet bin nasihatten yeğdir ( prov) durch Schaden wird man klugo benim \bir tanem sie [o er] ist mein Ein und Alles2) \bir şey etwas\bir şey değil! nichts zu danken!, keine Ursache!, macht nichts!\bir şey söylemeden ohne etwas zu sagenbu bambaşka \bir şey das ist etwas ganz anderes3) \bir akşam/gün/sabah eines Abends/Tages/Morgensgünün \birinde eines Tagessaat \bir es ist ein Uhr4) \bir yanda(n) ..., \bir yanda(n) ... einerseits..., andererseits...\bir yanda(n) merak ediyorum, \bir yanda(n) korkuyorum einerseits bin ich neugierig, andererseits habe ich Angst davor5) ( herhangi) irgend\bir yerde irgendwodün çantamı \bir yere koydum gestern habe ich meine Tasche irgendwohin gestellt\bir deri bir kemik olmak ( fam) nur Haut und Knochen seinbunu \bir sen yapabilirsin nur du kannst das tun2) ( fam) malkafanı \bir işletsene! denk doch mal scharf nach!3) einmal\bir daha ( bir kez daha) noch einmal; ( olumsuz cümlede) nicht mehr\bir varmış, \bir yokmuş lit ( masallarda) es war einmal, es war keinmal\bir yağmur yağdı, \bir güneş açtı einmal regnete es, einmal schien die Sonne4) \bir aşağı \bir yukarı gezinmek/gitmek auf und ab schlendern/gehen\bir zamanlar einstmalsyerle \bir etmek dem Erdboden gleichmachen -
3 tek
I s1) atların \teki eins der Pferdekırk yılın \tekinde einmal in vierzig Jahren2) ( kadeh içki)iki \tek içmek einen doppelten trinkenII adj1) ( yegâne) einzig\tek bir kez ein einziges Mal\tek korktuğum şey... das einzige, wovor ich mich fürchte,...2) ( yalnız) nur\tek başına ganz allein3) ( bir) ein\tek elden unter einer Leitung\tek sözle mit einem Wort5) math ungerade\tek sayılar ungerade Zahlen1) bloß\tek çalışsın da/yesin de... er soll bloß arbeiten/essen, (sonst)...\tek kelime konuşmamak kein einziges Wort redensokaklarda \tek kişi yok auf den Straßen ist keine Seele vorhanden
См. также в других словарях:
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurmak — i, ar 1) Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay 2) Hazırlamak Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak. R. H. Karay 3) Yaylı, zemberekli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepe — is. 1) Bir şeyin en üstteki bölümü Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz. S. F. Abasıyanık 2) Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası Ekşisu da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi. N. Cumalı 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pekiştirmeli kelime — is., dbl. Türkçede çoğu kez sıfatın, bazen de adın ilk hecesindeki ünlünün, baştaki ünsüzle birlikte, p, m , r , s ünsüzlerinden biriyle veya ünlü ile başlayan bir adın veya sıfatın yalnız p ünsüzüyle kapatılmasıyla ortaya çıkan hecenin, aynı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
penaltı — is., sp., İng. penalty 1) Futbol ve hentbolda ceza alanı içinde yapılan kural dışı bir hareket sebebiyle yalnız kalecinin koruduğu kaleye ortadan ve tam karşıdan yapılan atış, ceza atışı, ceza vuruşu En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de… … Çağatay Osmanlı Sözlük